Örnek Yazı

Merhaba ben Yasemin,
İki çocuk annesi bir öğretmenim. Eşim ve benim ilk görev yerimiz bir köy okuluydu. Dört yıl kaldığımız bu köyde kızımız Asena dünyaya geldi. Oldukça sessiz bir yerde yaşıyorduk ve tek katlı müstakil evimizde gürültüden uzak bir hayatımız vardı.
Kızımızın bebekliği öyle sessiz ve sakin bir yerde geçiyordu ki neredeyse gürültü nedir bilmiyordu. Hele uyuduğu zaman uykusundan uyanmasın diye, eşimle fısıltıyla konuşurduk. Çünkü küçük bir ses duyduğunda, sıçrayıp uyanıyor ve ağlıyordu.
Bu durum zamanla en ufak seslerden korkmaya dönüştü. Kızımın bebekliğinde hiçbir düğüne gidemediğimi hatırlıyorum. Çünkü kalabalık ve ses onu korkutuyordu.
Yıllar geçti ve kızım 5 yaşına geldi. Ses korkusu başka korkuları da tetikledi. Evde ses duyduğunda hırsız olabileceğinden, dışarıda ses duyduğunda köpek gelebileceğinden, odasında uyuması gerektiğinde öcülerden korkuyordu.
Defalarca kendisiyle konuştum ve onun anlayacağı dilde, korkularının yersiz olduğunu anlatmaya çalıştım. Evimize hırsızın giremeyeceğini, kapımızın kilitli, pencerelerimizin demirli olduğunu anlattım. Köpeklerin insanları sevdiğini ve onu ısırmayacağını söyledim. Öcü diye bir şey olmadığını, benim hiç öcü görmediğimi anlattım. Ama hiçbiri işe yaramadı…
Bu sorunu nasıl aşabileceğimi uzun süre düşündüm ve sonunda bir çözüm yolu buldum.
O yaştaki kızların anneliğe meraklı olduğunu ve oyuncak bebeklerine annelik yapmayı ne kadar sevdiğini herkes bilir. Bu durumu, onun korkularından kurtulması için kullanmaya karar verdim.
Oyun oynadığımız bir gün, “hadi ben senin kızın olayım sen de benim annem ol” dedim. Bu oyunu daha önce de oynadığımız için çok sevindi ve hemen, anne gibi davranmaya başladı. Ben de onun 5 yaşındaki kızı oldum.
Oyunun ilerleyen dakikalarında ona “anne ben çok korkuyorum” dedim. Bir anne edasıyla bana sarıldı ve “neden korkuyorsun kızım” diye sordu. Ben de tıpkı onun ifade ettiği gibi hırsızdan, köpekten ve öcüden korktuğumu tek tek anlattım. Ben anlattıkça; o da benim bu korkularımın yersiz olduğunu bana anlatmaya çalışıyordu. Hem de aynı benim cümlelerimle…
Beni korkularımdan arındırmak için şöyle diyordu: “Kızım hiç korkma. Bizim kapımız kilitli hırsız giremez… Köpekler seni sever ısırmaz… Öcü diye bir şey yok ki…” 
Ben ikna olmamakta direniyordum. O ise beni ikna etmek için bana sarılıyor ve öyle büyük çaba harcıyordu ki… Anlatıyor, anlatıyor, bir daha anlatıyordu… Ve aslında, farkında olmadan kendisini ikna ediyordu…
Bu oyun yarım saatten fazla sürdü ve en sonunda beni, güya ikna etti. Artık kendisini başarılı bir anne olarak görüyordu. Ne de olsa kızını gereksiz korkulardan kurtarmıştı…
Kızım Asena, o günden sonra bu korkuları yaşamadı. Ben ise hangi konuda onu ikna etmek istersem rolleri değişiyor ve onunla aynı oyunu oynuyordum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.